Oda arkadaşlarım bana tavır aldı. Okul başka yurt başka şehir başka eziyet. Daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum.
Yurtta çıkan kavgalara karışmamaya çalışıyorum. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım kavga gelip bir yerden paçama yapışıyor. Taraf olmaya zorlanıyorum. Bunu yapmayınca kötü oluyorum. Bu sefer birleşip bana düşman kesiliyorlar.
Bu şehre gelirken büyük hayallerim yoktu; ama böyle olacağını da düşünmemiştim. Eğitim almaya değil hayatta kalma savaşı vermeye gelmiş gibiyim. Her odasında ayrı fitne fesat gezinen bir hapishaneye tıkıldığımı hissediyorum. Benim buradan kurtulmam gerek; ama nasıl?
Devlet yurdu başvurum onaylanmayınca özel yurtları gezmiştik anne, babamla. En uygun ve ekonomik görünen yer burasıydı. Kaydımı yaptırdıktan sonra kalacağım odaya göz atıp gittiler. Zerrin onlara burayı cennet gibi anlatmıştı. O anlatırken ben de annemler gibi inanmıştım elbette. Şimdiyse her geçen gün neyin içinde olduğumu daha çıplak görüyorum.
Kayra atılmış. Odasında bir erkekle basılmış. Dedikodusu günlerce sürdü. Kızlar bir olmuş Kayra hakkında ağır sözler söylüyor, kendilerinin ne kadar ahlaklı olduğundan bahsediyor, ben susuyorum. Kendimce çare arıyorum buradan kurtulmak için. Başka bir yurt bulmak... Çok zor. Buna ne vaktim ne param var. Aklıma gelen tek çözüm Zerrin'in kilitli tuttuğu odaya geçmek. Kapımı kilitler, derslerime odaklanırım diye düşünüyorum. Dönem başı fiyatlarını şimdi iki katına çıkarmış olan yurtlarla zaman kaybetmektense tek kişilik oda için gereken farkı ödeyip hiç değilse kendime temiz bir yaşam alanı edinirim. Kızları duymam, kavgalarına karışmam, ne isterlerse yapsınlar bana ne...
Bu düşüncenin heyecanıyla telefona sarıldım. Babam telefonu açana dek geçen zaman işkence gibi uzadıkça uzadı. Hayatım boyunca selamlaşmak ve hal hatır sormak dışında hiçbir şey konuşamadım ben babamla. Hep o bağırdı ben dinledim. O kızdı, küfretti ben sustum. O yargıladı, eleştirdi, hüküm verdi; ben çektim.
Telefonu açtı. Sesinde her zamanki gibi patlamaya hazır bekleyen zoraki şefkat. Mekanikçe hal hatır sorma faslı... Ne zaman bir şey isteyeceğimi, bir sıkıntım olduğunu anlasa kuşandığı zırh... Ona yurtta olanlardan söz etmeyi kafama koymuştum. Şimdiyse yine kolum kanadım kırılmış, karşımda beni bir kez olsun dinlemeyen, bir kez olsun ne hissettiğimi ne düşündüğümü ne yaşadığımı önemsemeyen, anlamaya çalışmadan kestirip atan bu adamı bulmuş, gerçeğin tokadını yüzümde hissetmiştim. "E yani? Yani yani bırak bunları ne istiyorsun?"
Beni dinlemeyi reddediyordu. Sanki ben durduk yere pürüz çıkarıyor, zevk için başıma iş alıyordum... Hem sekiz çocuğu daha vardı onun öyle ya... Hepsi benden değerliydi ve benimle işi burada bitmiş olmalıydı. Öyle istiyordu.
Nedenleri dinlemeye tahammülü olmadığı için istediği gibi hemen sonuca geçtim. Yurtta tek kişilik bir oda olduğunu, aradaki farkı ödeyerek oraya geçmek istediğimi, Zerrin'i arayıp konuşmasını ve paraya ihtiyacım olduğunu söyledim.
Onu bu denli ürküten de buydu zaten. İş eninde sonunda dönüp dolaşıp paraya geliyordu. Bu konu başımı fazlasıyla ağrıtıyordu ve buna değecek kadar çözülmüş değildi bile. Çoğu şeyden yoksundum, ihtiyaç içindeydim. Doğru düzgün beslenemiyor, kitap almaktan, makale fotokopisi çektirmekten başka hiçbir şeye bütçe ayıramıyordum. Buna rağmen yetmiyordu ve yetmediğini anlatabileceğim hiç kimse yoktu.
Sadık abim yurt dışına, çalışmaya gitmişti. Benim okul sorumluluğum artık sadece babamdaydı. Bunu olabildiğince rahat ve kısa bir şekilde atlatmak istiyordu. Mümkünmüş gibi...
İzin verdiği kadarıyla sorunumdan söz edip isteğimi dile getirdikten sonra bir müddet söylenmelerini dinledim. İçimdeki yaralar köşesine eşsiz yaralar daha fırlattım. Kalbimde boş bulduğum her noktaya kırıklarımı bıraktım. Dinledim, dinledim... Ezildim, üzüldüm ve sustum.
O günü takip eden 2 gün içinde arka taraftaki tek kişilik odaya taşınmıştım. Filiz ve Sevda özür üstüne özür dilemiş, taşınmama gerek olmadığını söylemişti; ama dayanacak gücüm yoktu artık. Okulum, bölümüm, derslerim çok ağırdı. Ders çalışamıyordum. Sınıf arkadaşlarımın fersah fersah gerisindeydim. Bu odadan başka şansım yoktu ve açıkçası işe yarayıp yaramayacağını bilmiyordum da.
Odamın tahta kapısı, bu çatının altında olanları duymamı, görmemi ve istemeyerek de olsa içine karışmamı önleyebilecek miydi? Bilmiyordum...
(sürecek)
zor bi durum
YanıtlaSilOrtam kötü, başka oda neye yarar ki? İnşallah yanılıyorumdur dur bakalım..
YanıtlaSilHep Sarmaşığın ailesi nerde diye soruyordum cevaplar almaya başladım. Kavgakıran'daki noktaya nasıl gelindiği ortada.Daha baştan başlamış sorunlar...
YanıtlaSilBi oda ve bi kapı bazen her şeyi çözebilir bazense hiçbi şeye yaramaz. Şans meselesi...
YanıtlaSilBi oda ve bi kapı bazen her şeyi çzebilir bazense hiçbi şeye yaramaz. Şans meselesi...
YanıtlaSilOy oy oy . Yorumusuz okumaya devam
YanıtlaSilOkurken müdahale etmek istediğim nadir hikayelerden...Belki de nereye gittiğini bildiğim içindir.
YanıtlaSilSarmaşık elinden geleni yapmaya çalışıyor çözüm bulmaya çalışıyor. O da biliyorki bu yurtta kalması kendisi adına çok zararlı olabilir... Bakalım öteki bölümde ne olacak? Kalemine sağlık.
YanıtlaSilHayat bazen çok zorlaşıyor :(
YanıtlaSilSarmaşık'ın Nedamet Hanım'ın yanında kalmaya başlama serüveni de bu noktada başlayacak sanırım. Yine lafı Nedamet'e getirmeyi başardım. Bi alkış alayım :)
YanıtlaSil@HeybemdekiHuzur Hakikaten alkışı hak ediyorsun :) Nedamet deyince bile gülesim geliyor artık, Allah iyiliğini versin :))
YanıtlaSilDu bu bölüm çok kısaydı koşarak okudum sanki bir bölüm daha:)
YanıtlaSil