Benim Cass Timberlane'ime ...
Bazen kim olduğunu unutuyorum.
Bu benim kabahatim.
Hayatımın unutmayı en çok istediğim kısımlarında olduğun için belki. Belki seni ne yaparsam yapayım kaybetmeyeceğimi çok iyi bildiğim için. Küsmediğin, kızmadığın, kıskandırmadığın, gitmediğin, çirkin oyunlara girmediğin, benden başkasını görmediğin, sevdiğin ve sadece sevdiğin için.
Kim olduğunu unutuyorum bazen özür dilerim. Yanı başımda olduğun için. Gel dediğimde uçtuğun, git dediğimde anladığın için. Başımdan geçenlerin, uğradığım haksızlıkların, duyduğum bütün acıların sorumlusuymuşsun gibi kalbimi onarmaya çalıştığın için. Her şeyini, eksiksizce kendini vermeye çalıştığın için. Unutuyorum bazen kim olduğunu, unutuyorum işte.
Bu benim kabahatim.
Hiç söylemediğim, kuyruğu hep dik tutmaya çalıştığım halde bildiğin için korktuğumu insanlardan. Bütün çirkefimin arkasında cam kırıkları üstünde yürüdüğümü gördüğün için. Yalnızca yanında, yastığında olmakla bile sana dünyaları vermişim gibi davrandığın için daima. Kavgadan nefret ettiğin; ama dünyanın en kavgacı insanını sevebildiğin için. Kavga etmeyi öğrendiğin için uğruna...
Bana benzediğin için zamanla... Benim yüzümden... Bana benzemeden benimle yürümek imkansız olduğu için...
Bazen unutuyorum, üzgünüm. Anlatmadıklarımı anladığın için en çok. Benim hatalarımda bile benden ferman beklediğin için. Okuduğum kitaplardan fırlamışçasına temiz, iç geçirdiğim aşklardan sıyrılmışçasına aşık, baktığımda görecek, seslendiğimde işitecek, uzandığımda dokunacak kadar gerçek olduğun için.
Seninle acıyı bölüşebildiğim için. Güzel şeylerin büyük dilimini kendime ayırabildiğim için hakkımcasına. Acının dörtte üçünü sana. Karanlığın hepsini sana. Soğuğun, yalnızlığın, suçluluğun hepsini ve sevdiğin kadar sevilmeyişin kederini de... Sana...
Kim olduğunu unutuyorum bazen, beni bağışla.
Ne yaptığını unutuyorum. Ne kadar daha yapabileceğini. Dünyada başka bir sevenim olmadığını unutuyorum. Seni sevdiğimi unutuyorum. Bir nefes gibi muhtaç olduğumu sıcaklığına... Unutuyorum.
Dünyayı bir kenara, beni başka bir yana koyduğunu unutuyorum. Ellerimi kendi gırtlağımdan çözdüğünü, başımı ipin ucundan aldığını, hiç kimseye ve hiçbir şeye benzemiyormuşum gibi incelikle sevdiğini unutuyorum.
Yorgun ve yalnız ve yabancı ve bıkkın yüzüme bakarken gözlerinin içinin güldüğünü unutuyorum. Sabahtan akşama nasıl özlediğini unutuyorum. Nasıl dokunduğunu unutuyorum bazen, nasıl insanca. Benden öğrendiğini unutuyorum bildiğin kirli ne varsa.
Bu benim kabahatim.
Kendimi yüklüyorum sırtına ve dünyayla savaşmayı. Ekmek kavgasını, hayat koşuşturmacasını, var olmak telaşını. Unutuyorum senin de en nihayetinde bir insan olduğunu, yorulduğunu, sıkıldığını, üşüdüğünü, acıdığını... Kendimi ilk senin gözlerinde beğendiğimi unutuyorum. Bir çocukken bir çocuk büyüttüğünü unutuyorum. Bir çocukken bir dert büyüttüğünü aslında... Bir herkesin en sevdiği iken, bir kimsenin sevmediğini hakikatle sevdiğini unutuyorum.
Kim olduğunu unutuyorum bazen benden hiç gitmediğin için. Kalbimi açıp okuyabildiğin için bir kitap gibi. Yaralarıma dokunduğun için acıtmadan, şefkatle. Bütün davalarımdan, bütün önceliklerimden bir fırsat bulup sana bakmamı beklediğin için hevesle ve sana her baktığımda eşsiz bir dost, sadık bir sevgili gördüğüm için belki de. Kalbini kayıtsız şartsız, sözleşmesiz imzasız, ebediyete kadar bana teslim ettiğin için.
Hissetmiştim sanırım okuduğum onca kitabın içinde yalnız birine vurulurken... Alıp başucuma koyarken, ismini dilime pelesenk ederken... Böyle bir sevilmek dilemiştim içimden, henüz yoktun sen. Henüz hiçbir şey yoktu. Palavracılar yoktu, menfaatçiler yoktu, bunca kötülük yoktu.
Biliyordum bir Jinny olmadığımı elbette, asla da olamazdım. Sen girene kadar hayatıma, sanmazdım. Söyleseler inanmazdım. Bir gün çıkageldin. Hiç inanmadım hiç istemedim. Yordum, üzdüm, tükettim... Ama, gitmedin. Yerleştin.
Anladım zamanla. En çok da o akşam, kitabın son sayfasını, son satırlarını dinlerken çocuk gibi ağladığında. Cass'i en iyi sen anladığında... Seni Sevmek Kaderim dediğinde...
Unutmamak için bu sözler, unuttukça anımsamak için. Kaybetmeyi beklemeden sarılmak için sımsıkı. Yarın ne olacağımız böylesine belirsizken, o eşsiz yüreğine hak ettiği değeri verebilmek için.
Seni seviyorum.
Senin beni sevdiğin gibi değil biliyorum; ama kendimce seviyorum. Artık hiç kimseyi sevmem dediğim yerde başlamış olarak sevmeye, artık kimseye kalbimi açmam, acziyetimi göstermem, bir köşede ölür giderim daha iyi diye düşünürken... Seviyorum. İçim minnetle ve hayranlıkla dolu. İçim güvenle dolu. İçim seninle dolu.
Artık unutmam.
Artık unutmayacağım.
Artık unutma Fidan.
"Kendi kendine dolaşan kedi gibi. Geceleyin karanlık ormanlarda yalnızlık duymasına duyar; ama elinde değildir. Her gölgeyi teker teker kendi görecektir. Başkalarının ona "Bu bir ağacın gölgesi, şu ayı gölgesi, öteki bir avcının gölgesi, şu da hayaletten başka bir şey değil." demesini dinlemez. Ben de öyle, ille kendim gidip göreceğim."
"Belki de Jinny onun karanlık, köhne evine Nisan aydınlığını getirmeye bir daha hiç gelmeyecekti."
"Cass içinden: Sevişenler hep böyle birbirlerini tırmalarlar, üzerler mi? diyordu. Öyle yapmasalar olmaz mı?"
"Bilmeyerek bunu ona ben mi yaptım? Her şeyde bana bağlı bir hale mi getirdim? Korkunç şey... Ne yapıp edip daha fazla insan görmesi için kandırmalıyım. Peki ama ya sonra onlardan fazla hoşlanır da sonunda benden uzaklaşırsa?"
"Jinny tam 2 gün bütün gayretini harcayarak melek gibi davranır, sabır gösterirdi. Üçüncü gün Cass bunun farkına varmadığı için yine kavga ederdi."
"Evde Jinny'nin bulunmayışı bir yokluk değildi. Sade orada olmasa iyiydi. Vardı, varlığıyla da korkutuyordu. Cass nereye gitse o da sürüne sürüne arkasından geliyordu. Sonra Cass dönüp arkasına bakıyordu: Yoktu."
"Kendi yalnızlığı kadar Jinny'nin yalnızlığını da düşünüyordu. Dünyadaki bütün yalnızlıkları düşünüyordu."
"Aşk dediği hayal uğruna ne kadar huzur ve emniyeti tehlikeye attığını biliyordu."
"On beş gün içinde Jinny, o kaçınılmaz barış antlaşmasını görüşebilecek kadar kuvvetlenmiş bulunuyordu.
- Beni hala seviyor musun? Doğru söyle, diye sordu.
- Seni sevmekle ne ilgisi var ki bunun? Olup bitenlerden tiksindim, utandım; ama bu yüzden burnumun biçimi değişmediği gibi kalbimin biçimi de değişmedi.
- Sen beni ufacık bir ardıç kuşu sanırdın; ama değilmişim. Hayli dişi tilkiymişim ha, ne dersin?
- Öyle.
- Öyle mi?
- Öyle.
- Peki ama...
- Söyledim. Seni sevmemle ne ilgisi var ki bunun..."
(Alıntılar: Seni Sevmek Kaderim / Sinclair Lewis)
Seni sevmek kaderim derken, sevgiyi bütün hücrelerinle hissetmek ve yaşamak demek. Hiçbir şey belki de bizim elimizde değil. Dünyaya gelişimiz, bir köyde, bir kasabada ya da bir metropolde hayat sürmemiz, hayat mücadelemiz, öyle veya böyle oluşumuz. Bizim elimizde değil. Küçük bir iradeyle bir fanusta yaşar gibiyiz. Bir nefeslik ömrümüz. Fakat öyle bir yük taşıyoruz ki; o da kalbimiz. Koskoca evreni içine sığdırdığımız kalbimiz. İnancımız, umudumuz, hayallerimiz ve en önemlisi insan oluşumuz.
YanıtlaSil.....
Aşk ve kader öyle kelimeler ki biri birinden kopartılamaz kadar hakikat. İnsan bir kere sevdimi tam sever. Ölesiye sever. Ölmek ne ki ölümötesi sever. Aşk kibir ve gurur tanımaz; kuyruğu dik tutanları ezer. Birgün ve beklemediğin bir anda çıkıverir karşına. Ian Dallas; "Kalp kalbi bulur" diyor bir kitabında.
Sevginin kendi prensipleri, kuralları var. Bize, mümkün olduğunca uyum sağlamak ve ona layık olmaya çalışmak kalıyor. Yazının başlığı, bahsettiğim kitabın ismi. Burada ilahi bir kaderden çok, kader sözcüğüyle "Seni ölene dek seveceğim." demek istiyor yazar. Çünkü, içerikte herhangi bir ilahi güç ya da kadercilik iletisi yok. Yorum için teşekkür ederim.
SilOlan vaaar olmayan vaar kıskanırlaaarr :)
YanıtlaSilOlmayanlara olmasını dilerim sadece :) Kıskanmasınlar.
SilNasıl içten nasıl güzel yazmışsın. Her cümlesinden sevgi fışkırıyor adeta. O yastığa bütün bir ömür birlikte baş koyun, birlikte çok güzelsiniz :)
YanıtlaSilSen güzel bakıyorsun canım benim, çok teşekkür ederim :)
SilKitabı yazıya çok güzel sindirmişsin şimdi alıp okumam gerekecek adghjdfsk
YanıtlaSilNe güzel işte, pişman olmazsın :)
SilSevgili kızım. Yine bazen kendimi bulduğum satırlarını hayranlıkla okudum.
YanıtlaSilSevmek; eğer gereklilikleri eşliğinde getiriyorsa ve şikayetlenmeler başlarsa, etraftan gelecek cevaplar "Mutlaka seçimin yanlış, bırak gitsin!" in versiyonları olur. Ama aşk bir seçim değildir ki, bir sonuçtur. Yeterlilik sınavı başlar az bir zaman sonra.
O insanı tüm terslikleriyle de sevebilir insan. Üstelik iki taraf da birbirini değiştiremeyeceğine inanarak ve hâlâ çekişiyorlarsa, dayanmak gibi bir zorluk hissetseler dahi; teneffüslerinde mutlaka olanları değerlendirirler. Çok kırıcı şeyler de geçebilir aralarında. Bu evrede ayrılanlar o kadar çok ki..."Ben seviyorum anlaşılan..." sonucu için ayrı ayrı düşünmeliler. Sevgi zor yakalanan bir şey çünkü.
Kitabı Google,dan hemen ısmarladım. Kalemine sağlık Fidan ve sevgilerimle kızım :)
Sevgi varsa dayanma / katlanma söz konusu olmuyormuş :) Yani en azından ben, burada yazdıklarımdan sonra bu cevabı aldım. Kitabı seveceğinizi düşünüyorum. Güzel yorumunuz için teşekkür ederim, sevgi ve saygılarımla.
SilCanımın canı güzel eşim.Yorum yazmakta geciktim ama son noktayı koymak içindi:) Sevgini ne kadar içten ve güzel bir şekilde ifade etmişsin.Bu güzel dizeleri hak ediyorumdur umarım.Çok gurur duydum çok onurlandım.Sevmek çok başka bir şey insan sevince her şeyini ama her şeyini seviyor, acısını öfkesini mutluluğunu ve hüznünü hem de son nefesine kadar ve o nefesten çok çok daha ötesine seviyor.Ben senin gibi kelimelere dökemiyorum duygularımı ama öyle bir duyguyla seviyorum ki aslında kimse kelimelere sığdıramaz :) Varlığın yeter her şeyim SENİ SEVİYORUM seninle gurur duyuyorum. Yüreğine, kalemine sağlık.
YanıtlaSilGeç olsun güç olmasın demişler :) Hem zaten buraya yazmasan da her gün her an hissediyorum ne kadar sevildiğimi. Ben de seni seviyorum, teşekkür ederim.
Sil