6 Eki 2014

ŞEY KISACASI

Giden ben değildim sevgili. Giden yürümekten yorgun düşen ayaklarımdı. Sesimdi bağırdıkça bitap düşen ve hiç işitmediğin söylediklerini. İnanmadığın kalp ağrılarımdı giden, ben gitmedim. Benim kederim, biadım, yürek sancım baki…

Ben değildim sevgili bitkin düşüp yığılan olduğu yere. Olmaz olsun deyip dönen gerisin geri bütün kat ettiklerini. Ben kendimle bile savaştım asırlarca. Vurulup düştüm bilemezsin kaç defa. Uzanıp kan revan içinde kendimliğime, bedenimden değil sükutumdan akan oluk oluk kan… bir daha ayaklandım. Giden ben değildim sevgili ben senden hiç gitmedim.


Üstelik suni sabahlarda zoraki yaşadığım, kasveti maziden kalan bir sevda telaşıyla, sevilmiş sevilecek ne kadar maşuk varsa, hırpalanmış yerlerinden cümle yarım aşkların… üstelik henüz anne eli değmemiş bir hırka gibi sahibini bekleyen, olanca küskünlüğümle ve yine de umudumla… giden çakıl taşlarıydı denizi yok kıyılardan. Bahardı belki yeşilden, aydınlıktan, kız kurusu zambaklardan… Ben bekliyorum. Kaybolduğum bütün coğrafyalarda adın, yaşamanın haritası, müthiş tarifi aşkın… ezber bozan olmazlığında bile bulabilmek yüzünü kahretsin. Ve gelişinle başlangıcını beklemek yepyeni bir miladın…

Yalnızlık gözlerinde. Uzanıversem parmağıma konacak bir yerlerde. Uçsuz bucaksız kafesin som altın misali ağır. Erken ihtiyarlamış yüreğin hala dilsiz, hala sağır. Kehanetim gitmek üzerine değildi. Ölmek üzerineydi harcanacak bir ömrü borçlanarak. Bir davaya düşmüşüm hesabı hiç kapanmayacak. Gidişim olsun da dönüşüm olmasın istediğim bir koca yangın, hesapsızca sevilmişliğin buruk tadı damağında, sınırlarından aşamadığım o bütün saniyeler… İçimde senden kalan bol valizli bir yolcu. Her ülkede yabancı, her dilde yaban…

Ben gitmedim. Ben yaşlı, huysuz bir ağaç gölgesindeydim, sen dipsiz kuyuların hapisliğinde. İkimiz de köpek karanlığın ellerinde esirdik. Ben de senin gibi gün yüzü bekliyordum. Sen beni ışık sandın…

Ben

gitmedim.

Kapıları mühürlü gizli bahçeler düşlüyorken, çorak topraklar buldum. Etekleri rüzgarlı dağlar istiyorken kar altında kentler buldum. Sen beni ışık sandın, oysa ben de korkuyordum…

Giden ben değildim sevgili, giden her parçası başka bir can kırığında kanayan kalbimdi. Ben olduğun yere dökülmeye çalışan sessiz bir nehirdim sadece. Sen akıntıya geçit vermeyen zorba bent. Gelişime tek engeldin, senden hiç geçemedim… Kurağını da sevdim çünkü, yasağını da sevdim. Taş kalbinin diktasında avunmayı bile severken… nasıl giderdim…

Yalnızlık bütün hücrelerinde. Ağır aksak kan dolaşımında gönülsüz, vadesini tamamlamak isteyen ömür çizgilerinde. Yalnızlık gözbebeklerinde tartışmasız. Sorgusuz sualsiz, diz kapaklarında…  Giden ben değildim sevgili, şelalenin kıskacında defne yaprağıydı giden. Fırtınanın avucunda bir söğüt dalı, yazgının boyunduruğunda aciz bir adem kızıydı giden.

Ben değildim.

Bir hayat yaşıyorduk kimin neci olduğunu bilmediğimiz sıkıcı bir oyun seyreder gibi. Herkes kendi koltuğunda uyukluyorken biz, bir damla olsun örtemiyorduk gözlerimizi. Sen beynini kemiren düşüncelerden ben seni gözden kaybetmek istememekten… Perde kapandı. Herkes uyandı. Biz uyanmadık uyumuyorduk zaten. Herkes gitti, sen de gittin. Ben gitmedim sadece.

Giden ben değildim diyorum, faniliğimdi. Akıtacak kan, kuracak düş, inanacak yalan bulamayışımdı giden. Bir çember çizmişim de etrafında çürüyormuşum hissiydi. Başımın sarhoşluğuydu ne aşktan ne mutluluktan… Örselenmişlikten…

Şey işte kısacası. Şey… Başını kuma gömmüş ve boynu uçurulmuş, etrafa özlemleri, hayalleri saçılmış… Akan kanıyla oracığa bir deniz kondurulmuş, kemikleriyle aşktan aşka giden yollar yapılmış… ve kendi çıkmazlarında kaybolmuş…

Şey kısacası…

Sürünürken yaşlanmış bir salyangoz serzenişi. Bitmesin istediğin yerde incelip kopan bir şey… Giden ben değildim sevgili, giden kışın kendisi… Ben hala korkusunda, hala uykusundayım. Hala bir parça bende, uzak uzak sendeyim…



1 yorum:

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *