6 Ara 2016

DÜŞKIRAN-26

VARIM...



Uyandığımda Medet'i başucumda buldum. Yatağa oturmuş kaşıma, artık kurumuş olan kanıma merhem sürüyordu.
Dokunduğu her yerim acıyordu. Acıyan her noktam da gece olanları hatırlatıyordu. Yarama yabancı bir şefkatle dokunan yabancı ellerini ittim. Başımı çevirdim. Ne gözlerime baksın istiyordum ne de gözlerine bakmak. 
- Şşş... Geçti güzelim... Geçti, dedi.
Geçti diyordu söylediği şeye inanarak. Susuyordum. Bir şey söylemek gelmiyordu içimden. 
Başımı göğsüne bastırıp ince, uzun parmaklarıyla saçlarımda gezinmeye başladı. Bir zamanlar bunu yaptığında dünyayı unuturdum. Şimdiyse kalbim, kafesinden kurtulmak için çırpınırken parmaklıklara çarpa çarpa serseme dönmüş bir kuş gibi ürküyordu.
- Ellerim kırılsaydı keşke... diyordu.
- Nasıl yaptım, nasıl yapabildim inan bilmiyorum. Pişmanlığımı anlatacak kelime bulamıyorum. Hepsini geride bırakacağız, hepsini unutacağız söz. Affet ne olur. Affettin mi?
Doğru cevabını duymak istemediğimiz sorulardan biriydi affettin mi. Affedecek vaktim olmamıştı bile. Gece yüzüme yumruk atmış, sabah da açtığı yarayı kapatmak için gelmişti. Affetmiş miydim? Hangi zaman diliminde? Hem nasıl...
Suskunluğum ona cesaret aşıladı. Yüzümü, yaramı, kanımı öptü. Dudaklarının neminde, bütün kalbimle sevdiğim o muzip adamı aradım. Buldum da. Pişmanlığı ruhumun acısı kadar gerçekti. 
- Okul? dedi.
- Ne olmuş okula?
- Ne zaman başlayacak... Eksiğin gediğin var mı... Alışverişe çıkalım. Önce güzel bir kahvaltı ederiz, sonra çıkarız. Ne dersin?
Toy bir aşık gibi kalbimdeki yerini korumaya çalışıyordu. İçimde hala geceden kalma cam kırıkları olsa da, biraz acıya dayanabilirim diye düşündüm. Eğer gerçekten bana yumruk atan adamın karşısında benimle durmak istiyorduysa, ona destek olurdum. Eğer o Medet'le savaşmak, onu alt etmek ve silmek istiyorduysa ben onunla savaşırdım. Eğer bunu yapanın kendisi olmadığını kabul ediyor ve sebebinin ne olduğunu biliyorduysa, vardım...
İçinde kopan fırtınayı düşündüm. Verdiği sözleri, onları tutamayışını, kendine olan öfkesini... Her şeyin bir çırpıda değişip düzelmesini beklememeliydim. Önemli olan o Medet'e dur demek istemesiydi ve istiyordu...
Gülümsedim.
Güldü.
İşaret parmağıyla dudağıma dokundu.
- Hani şöyle belli belirsiz tebessüm ediyorsun ya... İşte ona ayrıca aşığım, dedi.
Kahvaltı boyunca çok neşeliydi. Beni kaybettiğini düşünmüştü ve yanılmış olmanın sevincini yaşıyordu. Etrafımda pervane olması, yaşananlardan ne denli pişman olduğunu anne, babasına göstermekten çekinmemesi, yanımda ve sarhoş değilken yüzünde çiçekler açması hoşuma gitmişti.
19 yaşında, daha yolun çok başında, yapayalnız bırakılmış bir çocuktum. Kendi başıma yürüyebildiğim kadar yürümüş, bir yerde yorulmuştum. Gitmek istesem çalacak bir kapım yoktu, uzak da olsa ne zaman ihtiyaç duysam gidebileceğim bir evim var diyemiyordum. Beni bekleyen, özleyen, iyi olup olmadığımı merak eden insanlar var diyemiyordum. Sonra Medet'in sevdiğim, alışkın olduğum şen şakrak haline bakıyor, zaten gitmek istemediğimi düşünüyordum...
Bir insanın ruhunun en ince köşelerinin karanlığa nasıl teslim edildiğinin, naif bir şairden nasıl sarhoş bir zorba yapıldığının, adına sevgi denilip geçilen bir yanlışlar zinciriyle kuşatılmışlığın ve amaçsız bırakılmışlığın hüzün verici, kanlı canlı bir örneğiydi benim için. Ona çok üzülüyordum... Aslında kendime üzülmem gerektiğini anlayabilecek kadar yaralı değildim henüz.
Gücüm vardı.
Umudum vardı.
Hayallerim
ve onların gerçekleşeceğine dair 
inancım vardı...

(sürecek)



11 yorum:

  1. Tam Sarmaşığa kızacakken bi durup düşünüyorum medet e kızıyorum tam medet e kızacakken duruyorum sarmaşığa kızıyorum. Benim kafa baya karıştı :) Yine güzel bir anlatımla kaleme almışsın. " Bir zamanlar bunu yaptığında dünyayı unuturdum. Şimdiyse kalbim, kafesinden kurtulmak için çırpınırken parmaklıklara çarpa çarpa serseme dönmüş bir kuş gibi ürküyordu." şurda ciğerden bi cızz sesi gelmedi değil yani..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen mikrobitsin büyük düşün :) İkisinin de kızılacak tarafları var elbette; ama hikayenin tamamına bakınca kolu kanadı kırılmış, bu seçimi nedeniyle başına kötü bir şey gelirse kimseden destek bulamayacağına inandırılmış genç bir insan var. Hem de onu bu seçimi yapmak zorunda bırakanlar tarafından... Sarmaşık'a daha az kız :))

      Sil
  2. İşte bu "Aslında kendime üzülmem gerektiğini anlayabilecek kadar yaralı değildim henüz.
    Gücüm vardı.
    Umudum vardı.
    Hayallerim
    ve onların gerçekleşeceğine dair
    inancım vardı..." mesaj, uyarıcı bir levha gibi bir hayat düsturu. Her zaman ve her yaraya iyileşsin diye sürülecek bir merhem gibi. Yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel bir noktaya değinmişsiniz sevgili Profösör. Keşke bunu aynı veya benzer yanılgıdaki gençlere anlatabilmenin bir yolu olsa; ama yok maalesef. Bu dersi verebilen tek öğretmen, zaman...

      Sil
  3. Gece yüzüme yumruk atmış, sabah da açtığı yarayı kapatmak için gelmişti. Affetmiş miydim? Hangi zaman diliminde? Hem nasıl..

    affetmemeli affedilmemeli ki bir daha cesaret edemesin yaptıklarına

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Affetmek söz konusu bile olmamalı; ama birçok yanlış bir araya gelince, yardım isteyecek kimse de olmayınca en iyi çözüm bu gibi geliyor galiba. Çözüm gibi görünen bir üstünü örtme diyelim hatta...

      Sil
  4. Anladığım kadarıyla başka çaresi yok. Hem gidecek yeri olmadığı kısmı yüzünden hem de bunu yapan admamı sevdiğinden. ikisi birleşince iş dahada zorlaşıyor tabii.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En doğru açıklama bu oldu gibi. Her sebep biraz etkili sahiden...

      Sil

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *