5 Tem 2016

DÜŞKIRAN-17

                                                                       TEKİNSİZ


Reha'nın evine gitmek istememiştim; çünkü ondan hoşlanmıyordum. Medet'in karanlık tarafıydı sanki o adam. Kulağına fısıldayan şeytandan farkı yoktu. Medet'i incitmek istemediğimden reddedemedim. Yola koyulduk.
Birçok şeyi anlatmıyordum ona. Hala kalacak yer sorunumu çözmüş olmasının minnetiyle doluyken, benim için bir şeyler yapmak zorunda hissetmemeliydi kendini. Maddi sorunlarla boğuştuğumu, sözde beni arayan soran bir ailem olsa da özde yapayalnız olduğumu, çırpındığımı, çırpındıkça suya gömüldüğümü anlıyordu. Yardım kabul etmeyeceğimi bildiğinden girmiyordu bu konulara.
Reha şehrin en tekinsiz semtlerinden birinde bir bodrum katında yaşıyordu. Yerin altına indikçe karanlık basıyor, dışarıda olanca heybetiyle parlayan güneşi
unutturuyordu insana. Medet hayatını sahibi olduğu binanın en tepesinde, şehri ayaklarının altına seren büyük bir dairede sürdürürken, en yakın arkadaşı Reha aynı şehrin en ürpertici semtlerinden birinde, eski bir binanın küçük ve döküntü bodrumunda var olma savaşı veriyordu. Sadece bu bile iki arkadaş olarak neyi bölüştüklerini anlamaya yetiyordu.
Reha bizi coşkuyla karşıladı. Yanımda Medet olmasa kapısında korkudan düşüp bayılacağım bir yere hiç düşünmeden girdim.
İçerisi dışarıdan daha ürkütücüydü.
Biri genişçe, diğeri ufacık olmak üzere iki odası vardı evin. Salon olduğuna dair hiçbir işaret görünmese de kendi çıkarımlarımdan salon olduğu sonucuna vardığım oda bahçemsi bir yere açılıyordu. Tavanı açık olmasına rağmen upuzun duvarlar buraya güneş gelmesini engelliyor, birkaç kediyle ve çöp poşetleriyle dolu olan bu yer bahçeden çok bir hapishane avlusunu andırıyordu. Odanın basıklığı loş ışıkla birleşince insan kendini bir korku filminin ortasında buluyordu adeta. Duvarlar taş haliyle duruyor, sağdan soldan sarkan çeşit çeşit renkteki ampuller aydınlatmayı beceremediği gibi ortamı daha da ürkütücü hale getiriyordu.
Medet'in varlığınca Reha yoksuldu. O gün orada, ikisinin arasındaki ilişkiye dair tahminlerimde yanılmadığımı gözlerimle görmüştüm.
İki oda arasındaki çok küçük bir bölmede kısa ve kirli bir tezgah vardı. Tezgahın üzerinde küçük bir piknik tüpü, tüpten kalan her yerde de kirli bulaşıklar... 
Medet geceyi burada geçireceğimizi söyledi. Ertesi gün hafta sonu olduğundan kabul ettim. Ne kadar rahatsız olursam olayım Reha onun arkadaşıydı. Hem kedileri vardı Reha'nın. Kediler tarafından sevilen bir insana güvenmekte sakınca görmüyordum.
Bahçeye bir kilim açıp üzerine oturduk. Reha çay demledi. Sonra iki arkadaş kağıt oynamaya başladılar. Onlar oyuna dalmışken çakır gözlü, siyah bir kedi gelip kucağıma oturdu. Reha'nın dikkati oyundan sapmış, bize yönelmişti.
Medet okkalı bir kahkaha patlattı.
- Eyvah eyvah. Bizimki şimdi kıskançlıktan ölür. Kov şunu çabuk kov.
- Niye kovayım yahu, baksana ne güzel, ne uslu sevdiriyor kendini.
- Tamam işte o yüzden kov diyorum. Reha'dan başka kimseye gitmez onlar normalde. Reha birazdan çat diye çatlar demedi deme.
Reha'ya baktım. Gerçekten de çatladı çatlayacaktı.
- Tamam tamam gönderiyorum, deyip kediyi kucağımdan ittim. 
Medet oyuna dönerken bir yandan açıklamaya girişmişti.
- Bizim kız da böyle işte Reha Bey. Şeytan tüyü var onda. Ne yapar eder sevdirir kendini.
Kendimi sevdirmek için bir şey yapmamıştım oysa. Ne Medet'e... Ne kediye...
Oyunları bitince Medet dışarıdan yemek söyledi ve tabii ki parayı o ödedi. Yemekten sonra uykum geldiğini belirtip içeri çekildim. Medet de peşimden... Kalacağımız oda, salonun tavanı gibi baştan aşağı yumurta kepleriyle örülmüştü. Burası her metrekaresiyle her anlamda ilginç ve tedirgin edici bir yerdi. Bir an önce sabah olması için dua ediyordum...
- Yumurta kepleri sesin geçmesini önlemek için, diye açıkladı Medet. İçeride gördüğüm ses kolonlarından sonra, bu açıklamayı garipsememiştim. Oda küçük, yatak küçüktü. Her şeye rağmen burada tanıdığım güvendiğim tek şey, tek kişi Medet'ti. 
- İstersen ben içerde Reha ile yatayım?
demesi üzerine soluksuz "Hayır lütfen benimle kal, korkuyorum." dedim.
- Korkuyor musun? Neden korkuyorsun? Korkacak ne var?
- Burası çok garip değil mi sence de?
- Bilmem. Ben alışkınım diye garip gelmiyor herhalde.
- Ev dışında her şeye benziyor.
- Gariban çocuk ne yapsın...
- Siz ortak değil miydiniz? Daha iyi bir eve çıksın mesela.
- Öyle ortak değiliz. Başta çıkıverdi ağzımdan işte.
- Peki işi gücü yok mu?
- Amma sordun kara kız. Korkacak bir şey yok diyorum, bana güvenmiyor musun?
- Güveniyorum tabii ki.
- Güven... Gel şimdi güzel bir uyku çekelim birlikte. Kokunu özledim.
Yatağa girip sımsıkı sarıldık. Ve birlikte olmanın huzuruyla kaşla göz arasında uykuya daldık. 
Gözlerimi açtığımda etraf zifiri karanlıktı. Medet uyuyor, içeriden ise birtakım acayip sesler geliyordu. Usulca kalktım. Kapıyı aralayıp içeriye baktım. Loş ışıkların altında bir grup insan birbirlerinden habersizmişçesine baygın gözlerle tavanı seyrediyor, odada mistik bir müzik yankılanıyor, yerdeki bir tabağın içinden ince dumanlar süzülüyordu... Sigara değildi bu. Her neyse, Reha dahil oradakileri gerçeklikten kopardığı gün gibi ortadaydı. Ne olduğunu anlayamasam da bir çeşit uyuşturucu olduğuna yemin edebilirdim.
Korkuyla; fakat sessizce kapattım kapıyı. Medet'i uyandırdım.
- Ne oldu Sarmaşık?
- Neredeyse sabah olacak. Gidelim artık.
- Bugün okul yok yat dinlen, kahvaltıdan sonra gideriz.
- Medet içeride yabancılar var.
- Ya ne olacak bizden sonra arkadaşları gelmiştir.
- Öyle arkadaşlar değiller, iyi görünmüyorlar.
Yüzünü bana döndü.
- Nasıl görünüyorlar?
- Uyuşmuş gibi.
- Sen niye içeri bakıyorsun ki?
- Susadım, su içecektim; ama çıkamadım odadan.
- Sarmaşık...
- ?
- Gel, uyuyalım güzelim. Burada kimseden sana zarar gelmez, hele de ben yanındayken hiçbir şeyden korkma. Gel buraya.
Yanına uzandım. Başımı göğsüne koydum. Korkum ikimiz içindi; ama daha çok onun için. İçinde kaybolduğu kalabalık tekin değildi. Bambaşka bir hayatı olabilecekken hemen yan odada kendini zehirleyen insanların içinde uyumayı seçiyordu. Kim bilir belki aynı zehirle Medet de kendini zehirliyordu... Kim bilir belki aynı zehri benim de kullanmamı isteyecekti?
Bir yanım güvenle sakin, bir yanım kuş çırpınışlarıyla tedirgin, uyuyup kaldım sevdiğim adamın kollarında.
Hayatımda olması gerektiği gibi olan ne vardı da bunu dert edecektim? Her şey normalken herhangi bir şey göze batabilirdi; ama her şey sıra dışıyken hiçbir şey sırıtmıyordu... Uyandığımda geceki insanlar yok olmuş, ince ince dumanı tüten o şey buhar olup uçmuştu. Gece gördüklerimin bir rüyadan ibaret olmadığına dair herhangi bir kanıt da yoktu üstelik.
İçki vardı... Sırlar vardı... Yalnızlık vardı... Küfür vardı... Aşk vardı... Aykırılık vardı... Karanlık vardı... Taş vardı, duvar vardı, kir vardı, tezat vardı, küf vardı, yokluk vardı, is vardı, acı vardı, yas vardı... Uyuşturucu da olabilirmiş gibi geliyordu. 
Orada olmaması gereken tek şey bendim. 
Medet bile değil...
Ben...

(sürecek)




14 yorum:

  1. Bu işin böyle bi yere çıkacağı belliydi zaten. Sarmaşık ta hala inat ediyor anlamamakta şu adamdan hayır olmicağını...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sarmaşık'a kızma bence :) Denize düşenlerin yaptığını yapıyor olabilir...

      Sil
  2. Kadın kahraman tehlikeli sularda yüzüyor ve ya yüzdürülüyor.. Akıbeti için endişeleniyorsam başarılı yazmışsındır, tebrikler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Akıbeti konusunda ben de endişeliyim :) Beğendiğine sevindim, teşekkür ederim.

      Sil
  3. "Hayatımda olması gerektiği gibi olan ne vardı da bunu dert edecektim? Her şey normalken herhangi bir şey göze batabilirdi; ama her şey sıra dışıyken hiçbir şey sırıtmıyordu..." Bu cümleler beni çok etkiledi fidan... hak vermemek elde değil. Kalemine sağlık, takipteyim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anormal olan, işler normalse çıkar ortaya. Her şey anormalse hiçbir şey normal değildir zaten, neye şaşıracaksın :) Teşekkür ederim canım, sevgiler.

      Sil
  4. Görsel çok dikkatimi çekti. Hikayenin gidişiyle müthiş uyum yakalamış. Tasvirlerin her zamanki gibi süper, anlattığın yere giriyorum adeta...Bayram olmasına rağmen fırsat yaratıp okudum çok iyi yapmışım:) kalemin susmasın... Yüreğin dert görmesin...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birinin veya kalbinin ardından körü körüne gitmek temalı resim :) Yer betimlemeleri önemlidir, beğendiğine çok sevindim. Bayram olmasına rağmen beklediğimden daha fazla tıklandı yazı gerçi :) Zaman ayırıp okuduğun ve yorumladığın için teşekkür ederim. Sevgiler.

      Sil
  5. Hocam, blogundaki içerikler çok güzel ama şu temayı değiştirip, seo açısından daha kaliteli şablonlar kullanırsan hem blogunun görünümünü daha güzel hale getirebilir hemde arama sonuçlarında ilk sıralara çıkarak hak ettiğin değere kısa zamanda ulaşabilirsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önerinizi dikkate alacağım, teşekkür ederim.

      Sil
  6. Yine çok güzel bi bölüm okuduk. Bu ara nette fazla takılamıyorum fırsatının bulur bulmaz okuyorum ama. Kalemine sağlık .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olsun, her fırsatta okuyup yorumluyorsun zaten :) Beğendiğine sevindim, teşekkür ederim.

      Sil
  7. Evet Sarmaşık, senin olmaman gerekiyor orda !

    YanıtlaSil

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *