“Onların ne etleri Allah’a ulaşır, ne de kanları;
O’na ulaşacak olan ancak sizin takvanızdır.” (Hac, 37)
Allah’ın ne kana ihtiyacı vardır, ne ete…
O zaten her şeyin sahibidir.
Kurban, Allah’a bir şey vermek değil; O’na yönelen bir kalbin şükrünü ve teslimiyetini göstermek demektir.
Kur’an’da Allah defalarca söyler:
“Allah size zorluk dilemez.” (Bakara, 185)
“Allah kullarına asla zulmetmez.” (Âl-i İmrân, 182)
“Rabbin kullara zulmedici değildir.” (Fussilet, 46)
O, kimseye acı çektirmekten hoşlanmaz.
Yeryüzündeki hiçbir canın boşuna can vermesini istemez.
Her emir ve sembol, rahmete ve hikmete dayanır.
Bu yüzden kurban da sadece bir hayvan kesmek değildir.
Asıl kurban, nefsin bencilliğini bırakmak, nimet karşısında şükretmek, kalbini Allah’a teslim etmektir.
Bir bıçak, takvasız bir elde sadece keser.
Ama takva dolu bir kalp, kan dökmeye, can yakmaya kıyamaz. Onun için kurban, kendi nefsini kurban etmek demektir.
“Ey Allah’ım, ben Sana yakınım, nimetlerine şükrediyorum, Senin merhametini anıyorum.”
Allah katında değerli olan;
bıçak değil, niyettir.
kan değil, sevgidir.
gösteriş değil, takvadır.
Her şeyin sahibi olan, kalplerin içini bilen Allah;
“o kestiklerinizin kanı da eti de bana ulaşmaz.
Bana ulaşması gereken şey sevginiz, benimle kurduğunuz bağ, teslimiyetinizdir.” derken,
O’nun sessiz, masum kulları olan hayvanlara eziyet ederek,
onları öldürmenizden razı olması düşünülemez.
Ruhuna bak.
Kendini düzelt.
Nefsini yen.
Allah’a yaklaş.
Etle kanla değil…
Temiz bir kalple.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.