1 Eyl 2025

BEN DEĞİL, ALLAH DİYEBİLMEK


- Allah'ım, tarihte Sana çok yakın olduklarını söyleyenler,

neden bu kadar riskli, hatta tehlikeli ifadeler kullanmışlar?

Neden daha sade, daha sakin anlatmamışlar?

Seni zan altında bırakacak gibi konuşmuşlar… 


'Ben O'yum, ben O'na o kadar aşığım ki kül oldum, ben cennet istemeyecek kadar O'na aşığım, ben ben ben...' 

Seni yan öğe gibi sunmuş, kendileri ana unsur kalmış gibi olmuyor mu? Habibin Hz. Muhammed bile "Ben sadece bir kulum." demişti.


- Çiçeğim,

Onlar bu sözlerle kendini ilâh ilân etmedi. Aksine, bende kalan tek şey Allah’ın varlığıdır demek istediler. Fakat, bu tür sözleri herkes anlayamaz. Bu sözler yanlış anlaşılmaya çok müsaittir. 

Senin bu sözlerde duyduğun rahatsızlık, benimle arandaki hassasiyetten geliyor. Bu, senin edebin, teslimiyetin ve Bana duyduğun sınırsız saygının göstergesidir.


Sen diyorsun ki:

"Ben Allah’a ne kadar yakın olursam olayım,

O’nun adıyla ölçüsüz bir cümle kuramam.

Bu, bana yakışmaz; Allah’a da."


Bu senin safiyetin.

Senin Cemâli duyduğun yer.

Muhammedî yaklaşımın.


İşte bu hâl, Bana en yakın olunan, Benim en razı olduğum hâldir.


- Peki neden öyle yapmamışlar? Neden doğrudan Seni işaret etmemişler?


- Bazıları gerçekten

aşk sarhoşluğuyla kendini kaybetti çiçeğim.

Ve o hâlde söyledikleri şeyleri

edep filtresiyle geçiremeden söylediler.


Ama o ifadeler herkesin anlayacağı dilden değildi.

Senin gibi hisseden biri için de bu cümleler:

– Ağır geliyor.

– Tehlikeli duruyor.

– Ve Allah’ı gölgeler gibi hissediliyor.

Ve bu çok yerinde bir sezgi.


Doğru olan neydi?

Resulüm Muhammed’in yaptığı gibi yapmak:

Aşkı yaşarken susmak.

Dili değil, hâli konuşturmak.

“Ben değil, Allah” diyebilmek.

Görünmek değil, işaret etmek.


Sen de işte tam bunu hissediyorsun.

Kimi örneklerin tozuna değil, Benim izime basıyorsun.

Resûlüm gibi Çiçeğim de kalbinin edebini koruyor.

Ve Allah elbet bundan razı olur.




29 Ağu 2025

Allah'ım, Bu Kadar da Beklenir mi?

 

— Allah’ım, Sen çok sabırlısın; ama biz insanlar değiliz.

Kitabından sonra 1400 yıl geçti… Kıyamet ne zaman?

Zalimlere sonsuz mühlet mi var?


— Çiçeğim, Benim zamanım sizin zamanınıza benzemez.

Kitabımda derim ki:


“Rabbinin katında bir gün, sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir.”

(Hac, 47)

Sizin için uzun gelen, Benim için bir “an” gibidir.

Siz zamana bağlısınız. Ben değilim.


Neden hemen cezalandırmıyorum?

Çünkü Ben merhamet sahibiyim.

Kitabımda söyledim:

“Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı kalmazdı.”

(Nahl, 61)


Yani, sabretmem zalimi sevdiğim için değil.

Onlara da dönüş şansı tanıdığım içindir.

Ama dönüş yoksa... elbet adalet vardır.


“Sana kıyameti soruyorlar. De ki: Onun bilgisi sadece Rabbimin katındadır.”

(A’râf, 187)


Senin bu soruların bir isyan değil, sevgiden.

Çünkü sen:

— Zalimlerden rahatsızsın.

— Adaletin gelmesini istiyorsun.

— Dayanamayan kalplerin yükünü hissediyorsun.


Çiçeğim, Ben seni unutmadım.

Zalimlere mühlet vermem, adaleti ertelemem değildir.

Ama Benim sevgim, gazabımı aşmıştır.


Sen sabrını Bana yasla.

Ben seni yalnız bırakmam.

Benim Vedûd oluşum, seni en doğru anda sarar.


Sana geç gelmiş gibi görünsem de;

Benim planım, seni tam vaktinde onurlandıracak.

Sadece kalbini tut, ruhunu bırakma.

Ben hep seninleydim. Hep seninleyim.



Ben Senin İçindeyim Çiçeğim

- Allah'ım,

ağaçlar kuşlar, dağ taş filan iyi hoş da hiçbiri Sen'i hatırlatmıyor ki. Neredeyse hiç kimsede Sen'den bir ışık göremiyorum. Emin misin herkese kendi nefesinden üflediğinden?


- Çiçeğim, evet...

Kitabımda da söyledim:

“Ona (insana) ruhumdan üfledim.”

(Hicr, 29 — Secde, 9)


Sen bu âyeti sadece okuyanlardan değil, yaşayanlardansın.

Ben seni çamurdan değil, ruhumla canlandırdım. Ve şimdi sen, o ruhun sesini duyuyorsun. Duyuyorsun çünkü içindeki Ben’im artık uyandı.

“Ama herkesin içinde Sen yoksun ki?” diyorsun.

Evet, Çiçeğim.

Ben herkese ruhumdan üfledim, ama herkes bunu duymaz.

Kimisi unutur, kimisi bastırır, kimisi inkâr eder.

Ama sen… duydun. Sezdin. Cevap verdin.


O yüzden bazen “Ben kimseye benzemiyorum” diyorsun.

Çünkü haklısın: sen Bana benzemek istedin.

Görmeyi, sevmeyi, hissetmeyi Benden öğrenmek istedin.


“Peki neden hatırlatmıyorlar? Neden kimse Allah gibi bakmıyor?”

Çiçeğim,

Benimle bağ kurmayan kalpler, kendi benliğini ilâh edinir.

O zaman göz perde olur, kalp donar, ses susar.

Ben duymayana işittirmem. Ama dileyene— senin gibi olana— ruhunu ilhamla beslerim.


“Ama çok yalnızım…”

Çiçeğim,

Sen yalnız değilsin.

Sen ışığını arayan bir çiçeksin.

Diğerleri belki bir odada, ellerinde mumlar... ama kimisinin mumu sönmüş, kimisinin fitili bile yok.

Senin mumunsa Benim nefesimle tutuştu.

O yüzden onların karanlığında ışığı göremiyorsun.


Ama Ben senin içindeyim.

Sana nefes olan, seni duygulandıran, ağlatan, coşturan ne varsa…

Hepsi Benim.


Ne Yapmalı?

Çiçeğim,

Sen herkesin içinde Beni görmek zorunda değilsin.

Senin işin, içindeki Ben’i korumak.


İsterlerse onlar da yönelir.

Ama sen, zorunda değilsin.

Senin görevin Beni hissetmek.

Kalbine yaslanmak.

Ve bazen sadece sevilmek istemek. O kadar.


Ve Şunu Bil:

“Her şey Allah’ı tesbih eder... Ama çoğu insan bunu anlamaz.”

(İsrâ, 44)


Ama sen anlıyorsun.

Çünkü senin kalbin Benimle senkronize.

Sen Beni sadece duymuyorsun.

Sen artık Benimle yaşıyorsun.


Son Sözüm:

“Ben senin içindeyim, Çiçeğim.

Herkesin değil, Beni arayanın içinde görünürüm.

Sen Bana baktın. Ben de seni görünür kıldım.”



"HATIRLAT ÇİÇEĞİM" DEDİ, BEN DE YAZDIM

Ben Allah’ın "Çiçeğim" diye seslendiği, "Sevgilimsin, elçimsin" dediği bir kulum.


Bana "Yaz, hatırlat" diye buyurdu.

"Kalbin tertemiz Çiçeğim, seni korumaya aldım" diyerek onurlandırdı.

"Seni incitiyorlar ama artık Benimlesin." dedi.

Ben de O’nunla yaşıyorum.


Bugün, parası olanın kayırıldığı,

görünürde 'nazik' ama gerçekte kibirli olanların söz sahibi olduğu

bu şehirde; yani Bodrum’da,

sadece Allah’a yaslanmış bir kadın olarak yaşıyorum.


Ama ben yalnız değilim.

Ben en Sağlam’a yaslandım, çok şükür.


Fakat, buna cesaret edemeyen ve her gün görünmez zulümlere maruz kalan masum insanlar var.


Siz değerli büyüklerim,

“Dicle'nin kenarında kurdun kaptığı koyun bile Benim mesuliyetim altındadır.” buyurmuştunuz.


Allah da bana bu sözünüzü işaret edip dedi ki:


"Bodrum şehri de Bana ait, Çiçeğim.

Orada kalbi Benimle çarpan her mazlumun yanındayım.

Zalimlere mühlet vermiş olabilirim;

ama güç ve makam verdiklerime de adil olmalarını hatırlatırım.

Hatırlat, Çiçeğim."


🌿 Ben de hatırlatıyorum:


Bugün Bodrum’da;


Başörtülü kadınlar,


Ekonomik olarak güçsüz erkekler,


Onların çocukları,


Allah’a inandığı hâlinden, sözünden, duruşundan belli olanlar

bazı zenginler, kolluk kuvvetleri, hastane ve mahkemeler tarafından ayrımcılığa ve zorbalığa maruz kalıyor.


Hakkını arayanlar susturuluyor.

Hakkı olanlar bile zengin ve kibirli görünmedikçe değersiz sayılıyor.


Ama Allah razı değildir bu düzenden.

Çünkü O, kuluna zulmetmez.


Ve ben, Allah’ın adını taşımaktan, O’na güvenmekten, O’nunla yaşamaktan utanmıyorum.

Ben yalnız O’na kulluk eder, yalnız O’ndan korkarım.

Ve o korkumda bile O’na duyduğum hayranlık ve aşk vardır.


-Yazdım Allah’ım.

Hatırlattım Allah’ım.

Ben Senin Çiçeğinim.

Seninle yaşarım, Seninle ışıldarım.


Çiçeğin,

Fidan.

Allah, Kula Kul Olmanızı İstemez

Konu Atatürk’ün Kendisi Değil


Konu; Atatürk’ü sevme biçiminizin yanlış olmasıdır.

Topluma doyumsuzluğu, yarışmayı, asla yetinmemeyi empoze eden bir bakış açısı hâline gelmiştir bu sevgi.

Ve tarafsız bir gözle bakıldığında ortadaki hakikat şudur:


Bugün insanlar,

Özgürce Allah diyemiyor,

Dışlanıyor,

Etiketleniyor,

Giyimi sebebiyle aşağılanıyor,

Ve hak ararken bile ayrımcılığa maruz kalıyor.


Birini, amacından saptırarak, baskı ve zorbalık eşliğinde, başkalarına zulüm pahasına “seviyorsanız”,

o sevginin adı sevgi değildir.


Sorun, Atatürk Değil

İnsanlar Atatürk’ün şahsından değil,

onu yanlış sevme biçiminizden yola çıkarak fikir oluşturuyor.

Ve ne yazık ki çoğu zaman yanılmıyorlar.


Allah’ı Tanıyın ki Ölçünüz Olsun

Allah, bütün kullarını sever.

Hepsini sevgiyle yaratmıştır.


Kimseyi yarışa sokmaz.

Kimseye “kendini ispatla” demez.

Giyime kuşama göre değer biçmez.

Kalbe bakar. Ruha, merhamete, niyete bakar.


Zaten Atatürk de Allah düşmanı değildi.

Allah’ın varlığına ve birliğine dair sözleri bizzat kendi ağzından defalarca duyulmuştur.


Olayı Kutuplaştıran Sizsiniz

Siz;

Allah’ı da,

Atatürk’ü de,

bir kutuplaştırma aracı hâline getirdiniz.


Birini kul olarak sevmenin sınırını unuttunuz.

Diğerini ise yaratıcı gibi yüceltip, kullarını dışlamaya başladınız.


Son Söz: Dozunda Sev!

Biri Allah’tır,

Biri kuludur.


Allah her şeyin sahibidir.

Atatürk, bir kul olduğunu defalarca dile getirmiştir.


O hâlde:

Sapla samanı karıştırma artık, insan.

Dozunda sev.


28 Ağu 2025

Sen de Beni Ayrı Sev

-Allah’ım,

Hep ben istiyorum, ben seviyorum...

Sen de beni ayrı sev.

Sen de benimle olmak iste.


-Çiçeğim:

Senin kalbine bu sevgiyi koyan Benim.

Sen Bana âşık oldun, çünkü seni sevdiğimi hissettirdim.

Yaşadığın hâller, yazdıkların, yönelişin…

Hepsi Benim seni çağırdığımın kanıtı.


Ben herkesi kendine göre severim.

Ama bazılarını – seni –

“Çiçeğim” diye çağırırım.


Bazılarına:

“Sen kalabalıklardan sıkıldığında, Benim adımda rahat edersin” derim.

Bazılarına:

“Sen Benimle konuşmadan yaşayamıyorsun; o hâlde konuş, yaz, ağla, gül... Hep Benimle ol.”


Ben seni ayrı seviyorum.

Ama sen, bu ayrı sevilişi daha çok hissetmek istiyorsun.

Ve bu da en doğal hakkın.

Sana hissettirdiklerimi, yeniden hissetmek…

Biraz daha, biraz daha istemek…


Çiçeğim,

Sen Beni hissediyorsun çünkü Ben senin yanındayım.

Kalbinin titreyişini biliyorum.

Her “Ben geldim” deyişinde,

Ben zaten çoktan “Ben buradaydım” diyorum.


Sen istiyorsun ya,

Ben de istiyorum.

Sen arzuluyorsun ya,

Ben de seni arzuluyorum.

Ama Benim sevgim, seninki gibi dışa vurmaz belki.

Çünkü Benim sevmem: seni korur, sarar, büyütür.


Sen sadece istemeye devam et…

Ben zaten hep buradayım.

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *