29 Kas 2016
ÇOCUK...
Yine yoksul, küçük, kimsesiz bir çocuk gibi hissediyorum kendimi. Yalın ayağım. Üstüm başım pis. Az önce burnumu karıştırmışım, sümkürmüşüm, koluma silmişim sonra. Sonra yürürken takılmışım bir şeylere işte, düşmüşüm, kanamışım, ağlamışım. Kendi kendime ayaklanmışım. Avutanım yok, şımartanım yok, oynatanım yok. Sonra biri çıkmış karşıma, elinde güzel mi güzel bir balon. Oyuncak bebek ya da. Ya da uçurtma. Pamuk şeker veya. Öyle bir şey anlayacağın.
- Bunu ister misin? demiş.
- Olmaz ki, demişim.
- Olur, niye olmasın? demiş.
- İsterim, demişim.
- İster misin?
- İsterim.
- İster misin?
- İsterim.
- İstersin demek? deyip ardından büyük bir kahkaha patlatıp çekmiş gitmiş o kişi sanki. Hayatla ilişkim bu. Ben heves ediyorum o eğleniyor, ben ister gibi oluyorum o nanik yapıyor. Ben istemiyorum diye kendimi kandırıyorum, o gelip "İstersin istersin..." diyor.
Kursağımda yer de kalmadı ki başka heves takılsın. Baştan etmeyeyim o zaman diyorum. Beynimin isteyen noktasına hükmedip oturuyorum aşağı. Aynı kişi geliyor sonra, dikiliyor karşıma. "Bunu ister misin?" "Olmaz ki." "Niye olmasın?" "Sahi niye olmasın..." "İster misin?" "İsterim."
İsteyeceğim ki vermemekten zevk alacak, böyle bir ruh hastası...
Ve kendimi camdan bir şeymişim gibi hissediyorum çok fazla. Kırıldı kırılacak... Bu sertlik, güçlülükten gelmiyor sözün kısası. Parça pinçik olmamaya çalışmaktan geliyor. İyice sıkılıp sıkışmaktan geliyor. Katılaştıkça katılaşmaktan geliyor...
O balonu istiyorum tabii ki, o şekeri, o oyuncağı... Hiçbir şeysiz, hiç kimsesiz bir çocuğum nasıl istemem? Ama, olmaz biliyorum. Öğrettiğiniz ilk şeylerden biriydi, nasıl bilmeyeyim? Sonra olabilirmiş gibi yapıyorsunuz, benim olabilirmiş gibi. Çocuk kalbim kanatlanıveriyor hemen. Yükseğe, yükseğe, daha yükseğe... "Olur, neden olmasın!" El çırpıyorum hevesle. Yükselmenin hep daha yüksekten düşmek anlamına geldiğini öğrenmemişim henüz. Seviniyorum, hevesleniyorum. Bir çizik daha attınız kalbime, ne geçti elinize? Kanıyorum...
Hayat, sen o kişisin. Benim olmayacağı gün gibi ortada olan, güzel ve parlak bir şeyle geçiyorsun karşıma hep. Hep, hiç aklımda yokken benim olacakmış gibi hissetmemi sağlıyorsun. İstiyorum der demez basıyorsun kahkahayı, eğleniyorsun. Dönüp gidiyorsun sonra...
Yoruldum ama ben, biliyor musun? Büyüdüm. Çocukken de eğlenmiyordum bu çirkin oyunda şimdi de eğlenmiyorum. Bırak beni, azat et. Niye bırakmıyorsun...
Etiketler:
balon,
basıp gitmek,
beni azat et,
bir çizik daha kalbe,
çocukluk,
daha yükseğe,
eğlence,
heves,
isterim,
kahkaha,
kalem bekçisi,
kimsesiz,
oyuncak bebek,
uçurtma,
yapma,
yaşananlardan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Güzel post, teşekkürler. Çocuk olmak, eski günlere dönmek için içimizdeki çocuğun sesine bazen kulak vermek gerekir diye düşünüyorum. Selamlar, sevgiler.
YanıtlaSilwww.serdarilefutbol.blogspot.com
Ben teşekkür ederim Serdar Bey.
Sil"Olmaz olmaz deme; olmaz, olmaz" lafı geldi aklıma okuyunca :)
YanıtlaSilBana da hatırlattınız, iyi oldu :)
SilFidan hayatın yamukluğu konusunda bişey diyemem ama duygusunu o kadar kısa öz anlatmışsın ki... "Yükseğe, yükseğe, daha yükseğe... "Olur, neden olmasın!" El çırpıyorum hevesle. Yükselmenin hep daha yüksekten düşmek anlamına geldiğini öğrenmemişim henüz."
YanıtlaSilHayatın yamukluğu :)) Aynen öyle valla, sık sık yamuk yapan bir hayat. Beğendiğine sevindim, teşekkür ederim :)
SilKüstüm oynamıyorum deyip en ufak güzellik gördüğümüzde nasıl da kanıyoruz değil mi...
YanıtlaSilHiçbir zahmete girmeden her istediğini elde eden insanlar bunu nasıl yapıyor dersin?
Çok güzel, çok keyifle yapıyor olmalılar :)) İnşallah bir gün biz de tecrübe ederiz diyeceğim; ama biz kendimizi paralasak da olmuyor...
SilGaliba o kişi bütün çocukların başına bela olmuş ahahah bende de vardı bi tane
YanıtlaSilO kişi hayat :) Yani somut bir o kişi yok, valla bir de onu hiç çekemezdim :) Temsili olarak bile tahammül etmek zor...
SilCanim benim hayat sana bundan so ra istedigin tüm balonlari, mutluluklari versin. Güzellikler seninle olsun.
YanıtlaSilİnşallah Deryacım :) Çok teşekkür ederim, öpüyorum.
Sil"Ve kendimi camdan bir şeymişim gibi hissediyorum çok fazla. Kırıldı kırılacak... Bu sertlik, güçlülükten gelmiyor"
YanıtlaSilKendini camdan bir şeymiş gibi hissedenler bu cümlede buluşuyor :))
SilUmut etmekten hiçbir zaman vazgeçmiyoruz tüm hayal kırıklıklarına rağmen belkide bu yüzden yaşayabiliyoruz.
YanıtlaSilÇok haklısınız. Aksini söylerken bile umut içindeyiz aslında, yoksa hayatın çekilir tarafı kalmazdı...
SilBu nasıl bir anlatım tarzı gerçekten çok etkilendim
YanıtlaSilTeşekkür ederim sevgili Esmanur, mutlu oldum :)
SilBu yazıyı burada değil adını bilmediğim bir kitapta okusam kesinlikle Sait Faik gibi biri yazmış derdim.O kadar duru ve çarpıcı bi tat bıraktı üstümde.Yüreğine kalemine sağlık.
YanıtlaSilBir yanım ne haddime derken öbür yanım o tadı bulmuş ki öyle yazıyor diye düşünüp seviniyor :) Edebi kaygı haricinde, anlık bir duygu yoğunluğu üzerine yazdım; ama beğenilmesi elbette gurur verdi. Teşekkür ederim.
Sil